Kapat Gözlerini, Beni Düşün

İşte sizlere harika bir uygulama! Üstelik bir uzmana, herhangi bir aplikasyona, detaylı ekipmanlara falan da ihtiyacınız yok. Bu uygulama için tek ihtiyacınız gözlerinizi kapatmak ve rahat bir pozisyonda kendinize zaman ve alan yaratmak. Hedeflerinize ulaşmaktan daha iyi ilişkilere, pozitif düşünmeyi benimsemekten sorunlarınıza çözüm bulmaya kadar neredeyse her konuda başvuracağınız bu tekniğin adı “canlandırma”… Yazılarımda birçok konuda ismi geçmiş olmasına karşın bugün birlikte “canlandırma ne şekilde işimize yarıyor ve nasıl uygulamalıyız?”a odaklanacağız.

Profesyonel sporcular ve/veya müzisyenler yeni bir hareketi, parçayı öğrenirken bir süre zorlanırlarsa koçları onlardan gözlerini kapamalarını ve bir süre o hareketi veya parçayı başarılı bir şekilde icra ettiklerini akıllarında canlandırmalarını istiyor. En ufak detayına kadar her anı gerçekmişçesine zihinlerinde tekrar tekrar canlandırıyorlar. Hata yaparlarsa nasıl düzelttikleri, heyecanlanırlarsa bunu kontrol altına aldıkları, zorlandıkları yerleri tam da istedikleri gibi yapmayı başardıkları tüm o detayları en ufak bir kas oynatmadan sadece zihinlerinde defalarca pratik yapıyorlar, ta ki baştan sona onlar için kusursuz olana kadar. Sonra koçları hareketi/parçayı bu zihinsel egzersizden sonra tekrar denemelerini istiyor. Bilin bakalım ne oluyor. Çok yüksek bir oranda canlandırmadan önceki performanslarına kıyasla daha iyi sonuç çıkartıyorlar. Dahası da var… Bu zihinsel aktivite sırasında yapılan testler gösteriyor ki, uygulama için gerekli kaslar da kişi hareketsiz durmasına rağmen enerji tüketiyor yani hareket ediyor, gelişiyor. 

Neden mi? Daha önce de üzerinde durduğumuz bir sebeple: Zihin gerçek ile kurguyu ayırt edemiyor. Düşündüğünüz şeyi gerçek kabul ediyor. Bu nedenle siz hareketsizken bile o hareketi yapacağınız kaslarınıza sinyal gönderiyor. Ama benim kurguyu ayırt edememesi dışında asıl üzerinde duracağım bir yönü daha var canlandırmanın o da –mış gibi yapmanın gücü!

İster gerçek hayatta –mış gibi yapın ister zihninizde –mış gibi yapın, bir süre sonra –mış gibi yaptığınız şeye dönüşüyorsunuz. Yani çok güçlüymüş gibi davrandığınızda, çok sabırlıymış, çok neşeliymiş, çok vefalı bir arkadaşmış veya çok profesyonel bir iş insanıymış gibi bunu başarılı bir şekilde yapmak için sınırlarınızı zorluyor ve gerçekten böyle olan insanlar olsa bu durumda ne yapardı diye kendinize sorarak gittikçe o yönünüzün gelişmesine sebep oluyorsunuz. –Mış gibi kısmını elinizden geldikçe gerçekçi bir performansla ortaya koyabilmek için git gide daha da role giriyor, daha da o özelliği benimsiyor, daha da sık tekrarlarla bir takım tepkileri otomatikleştiriyor, kısacası kendinizi rol yapayım derken bir kişisel gelişim serüveninin içinde buluyor, potansiyelinizi yükseltmiş oluyorsunuz.

Bu –mış gibi yapma oyununu sadece zihinsel olarak gerçekleştirdiğimizde ise buna canlandırma diyoruz. O çok korktuğun sunumu hiç gerilmeden başarı ile tamamladığını zihninde –mış gibi yapsan? Tam da bir sunum canlandırması olur değil mi? Ya da o çok istediğin, hayalini kurduğun evi alma yolunda geçen aşamaları senden canlandırmanı istesem? Bu nispeten daha gerçekçi bir hayal kurma olurdu diyebilir miyiz? Kısacası “ben nasıl canlandırma yapacağım?” sorusunun cevabı oldukça basit, herkesin kolaylıkla uygulayabileceği bir teknik… Ulaşmak istediğin ama bugüne kadar zorlandığın konu her ne ise onu başarmış olarak kendini hayal et, ve o noktaya nasıl ulaşıyorsun adım adım –mış gibi yaparak zihninde ilerle… Sanırım uygulamanın herkese rahatlıkla uyacağı konusunda hem fikiriz artık sizlerle.

Peki bu denli kolay, kısa süren, kişiye yeni bir yöntem öğretmeyen, başka birinin desteğini almadığı, kendine hiçbir şey katmadığı bir yöntem nasıl oluyor da kişiyi başarıya götürüyor acaba? İşte bu tekniğin sırrı da tam bu soruda yatıyor. Çünkü bizler aslında yeterli, tam, bütün, mükemmel varlıklarız. Ancak zaman içinde çevremizden edindiklerimiz ve deneyimlerimiz ile kendimize olumsuz bariyerler inşa ediyor ve kendimizi korumak kisvesi altında bu bariyerleri bir daha asla sorgulamıyoruz. “Ben zaten topluluk önünde konuşamam, benden iyi bir satış elemanı olmaz, ya yine düşersem, ya birisi benimle ilgili kötü bir şey söylerse, ya bu emekleri verip yine de başarısız olursam, kim başarmış ki ben başaracağım, tüm erkekler aldatır, alın teriyle o evler alınamaz”. Bunun gibi bize yerleşmiş birçok kalıp bizi içten içe durduran ve potansiyelimizi ortaya çıkarmaktan alıkoyan birer eleştirmendir ve eleştirmenlerin en önemli özelliği olumsuzu bulup yakalamak ve onu ortaya dökerek yaratacağı zarara karşı tedbirler önermektir. Biz –mış gibi yaparken, hayal kurarken, tam da o harika duyguları hissedeceğimiz şeylerin oluşunu zihnimizde film gibi izlerken, beynimizdeki bu eleştirmen susmak zorunda kalır. Artık olumsuzları değil olumluları aramaya başlarız daha da iyi hissetmek için. Derken olumlulara odaklandıkça korku değil coşku ile şekillenir bir sonraki adımımız ve tedbir yerine alternatiflere odaklanırız. Yani baskı ile gün yüzüne çıkmayan potansiyel özelliklerimiz kendine özgür bir hareket alanı bulur ve kullanıldıkça da bizi gururlandıracak sonuçlarla ödüllendirir bizi. Aklınıza gelmeyenler gelir, gücünüzün yetmeyeceğine gücünüz yeter, olmayan olmaya başlar… Mucize dediğiniz şeyin tanımına benziyor mu sizce de? ☺

 KİŞİSEL GELİŞİM EĞİTMENİ

S. CEREN YILMAZ

 
Sizi Arayalım

İletişime Geçin

Aşağıdaki formu doldurarak bizimle kolayca iletişime geçebilirsiniz.