NEREDEN SEVGİLİ BULUNUR?
Hepimiz istiyoruz işte, herkes burun kıvıra kıvıra bile olsa meyilli bu gönül işlerine. Okul sıralarında birbirine not yazıp uçak yapıp atarak başlayan flörtleşme oyunu, yıllar içinde mahalle veya sitedeki gençlere, üniversitedeki popüler çocuğa, oradan da iş yerindeki çalışma arkadaşlarına doğru uzadı. Bu süreçlerde evlenenler evlendi, hatta boşandılar bile bazıları. Kimi doğru kişiyi denk getiremediği için şansıyla arası bozuk, kimi yıllar sonra oyuna tekrar dahil olmanın çekingenliği ve bıkkınlığında. Bir taraftan “erkek milletinden hayır gelmez” nidaları yükselse de, bir taraftan “ne onunla, ne de onsuz” fısıldaşmalarıyla kabullenmeler peşin sıra takip ediyor niyetlerini bu yalnız kalplerin.
“Kim, ne istiyor?” sorusuna gelen cevaplar başlangıçta tek bir beyaz atlı prensi işaret ediyormuş gibi dursa da; biraz üsteleyince anlaşılıyor ki, hepsi birbirinden farklı masal kahramanları arananlar listesinde. Listeler hazır olmasına hazır, hayaller pembe, kalpler istekli ancak nerede bu masal kahramanları? Bir bulsak klip tadında, romantik komedileri aratmayan ilişkiler yaşayacağız ama hani neresi bunların yuvası? Bir bilen gösterse de kapıp getirsek hayatımıza iyisiyle kötüsüyle…
Elbette okul arkadaşlarımızdan iletişimi devam ettirdiklerimiz hayatımızda kalıcı şekilde yerlerini çoktan aldı, iş çevresi ile ilişkiye girmemek konusunda deneyimlerimiz bizi uslandırdı, üniversitedeki popüler çocuk kendisinden beklenen performansı ileriki yıllara taşıyamadı, evli arkadaşlarımızın eşlerinin arkadaşları ile tanıştırılıp 4 kişilik çifte mutluluk içeren muazzam keyifli yemek masaları ve tatil hayalleri hiç mi hiç tutmadı. Eee kaldı mı tüm bu ümitli kalpler “insan önce kendini sevmeli ki başkası da onu sevebilsin”, “kendi kendine yetebilmek bu hayatta ulaşılabilecek en büyük tatmin”, “doğru kişiyi kendine çekmek için doğru düşünmeyi öğrenmek şart” gibi yalnızlık destekçisi sloganlara. Bu ilham dolu cümlelerin de etkisi ile güçlü, kendine yeten, kendini seven kadın başladı bu kadına uyan bir yaşam tarzı geliştirmeye… Düzenli spora giden, botox’unun tarihini asla geçirmeyen, şerefine kadeh kalkmasa da her çeşidini bileceği şarap tadım atölyelerine katılan, evde tek başına yemekten hoşlanmadığı için pişirmeyeceğini bile bile makarna yapımını öğrenen, çoluk çocuk hayalleri yaşına paralel yükseklikte bir rafa kaldırıldığı için kariyerine odaklanıp plazasına yakın bir rezidansta 1+1 dairesinde kitapları, elbiseleri ve netflix’i ile yaşayan, kendinden başkasına alan bırakmayan ama ilişkiye, evliliğe, yakınlığa zamanı kalmamış gibi davranıp bir taraftan sessizce, belli etmeden hayatının bu yeni gelişen alanlarında her an her yerde karşısında belirebilirmişçesine, kapıdan her an içeri girebilirmişçesine ümitlenerek gözleri o masal kahramanını arayan…
Tabii, baktı spor salonları, atölyeler, aktiviteler de çare değil bu arayışa; bir taraftan da sosyal medya akımından da geri duramayan bu kadın, gözlerden uzak, kimsenin kulağına gitmeyeceği düşüncesinin rahatlığı ile vazgeçmeye yüz tutmuş, umutsuz ilişki isteğini başladı sosyal medyada aramaya…
Peki, gerçekten sosyal medya; bu yalnız kalplerin aradıklarını bulacakları, o meşhur “aa öyle deme, bir arkadaşım oradan tanıştı ve evlendi, düşündüğün gibi güvenilmez ve korkutucu bir seçenek değil” söyleminin hakkını verebilecek, yeni çağın, yeni alternatifi olabilir mi?
Neden olmasın, olabilir elbette. Asıl olan dil, din, yaş, ırk, sosyal statü değil de sevgi ise, aynı şekilde asıl olan nerede, nasıl tanıştığınız değil, sevgiyi ne şekilde paylaştığınız, iletişiminiz, hissettikleriniz olabilir pek ala. Ancak yine de dikkat edilmesi gereken noktalar olduğunu düşünmeden edemiyorum. İnternetin ilişkilerimiz, iletişimimiz ve alışkanlıklarımız üzerinde etkili bir rolü olduğunu hepimiz konuşuyoruz. Bu etki elbette belli yaklaşımlarımızı da değiştiriyor. Üstelik her birey üzerindeki etkisi bir diğeriyle birebir de olmuyor. Yani karşımıza öyle bir tablo çıkıyor ki; kişilere - anıları, deneyimleri, olumlu-olumsuz huyları, tercihleri, mimikleri, ses tonları, davranışları, duyguları ve düşünceleri olan birbirinden ayrı ve eşsiz kişiler - ayrılan süre; birkaç saniye ve emek; bir parmak hareketi olacak kadar kısıtlı bir ortamda, beklentilerin kişi sayısı kadar fazla çeşitlilik gösterebileceği ancak yaklaşımın online çorap sipariş etmek ile aynı temellerde olduğu bir tavırda son çareyi burada arayan kadın hayal kırıklığına uğrayabiliyor hatta özgüven kaybı yaşadığı oluyor. “Alt tarafı bir çorap, al geç” yaklaşımı ile diyalog kurulmuş olan kadın; bir bakıyor ki karşı tarafa en ufak şekilde uymayan bir cümle etse, tavır sergilese veya herhangi bir talebini red etse, kendini o kişiye bir daha ulaşamayacak şekilde engellenmiş veya sadece 10 dakikalık bir sohbetin ardından hakaret edilmiş, aşağılanmış bulabiliyor bazı eşleşmelerde. Daha da incinebildiği senaryolar ise bu konuşmalara 10 dakikadan fazlasını harcadığı, sonunda bir şekilde güvenmeye karar kılıp görüşmeyi kabul ettiği hatta belki bazen yakınlaştığı kişilerin internet ve gerçek yaşamları arasındaki uçurumu fark ettikleri anda yaşanıyor. İşte tam da bu sebeple; internet elbette sizi hayalini kurduğunuz mutluluğa götürecek bir araç olabilir, fakat karşılaştığınız sahnelerde aklınızda tutmanız gereken en önemli nokta, sizi rahatsız hissettiren bir durum içindeyseniz, bunun sebebi zamane iletişimi, internet popüler akımları, değişen kadın-erkek ilişkileri ve beklentileri, sizin uzun süredir bir ilişkinizin olmaması, boşanmış olmanız, hiç evlenmemiş olmanız, akılsız veya çirkin, tutucu veya rahat, kariyer sahibi veya maddi anlamda zorluk çeken biri olmanız değil, karşılaştığınız kişinin size hak ettiğiniz şekilde davranmıyor olmasıdır. Siz değerinizin farkında oldukça, böylesine bir kalabalığın içinde, size layığı ile yaklaşan ve mutlu olabileceğiniz biri karşınıza çıkabilir mi, kim bilir? Neden olmasın?
Aşağıdaki formu doldurarak bizimle kolayca iletişime geçebilirsiniz.