Hepimiz televizyon programlarından “dış ses”in ne olduğuna aşinayız diye düşünüyorum. Hani sahneyi yaşayanlar, deneyimleyenler dışında, nerede olduğunu tespit edemediğimiz bir ses konu ile ilgili fikirlerini beyan eder, izin bile almaksızın… Sesin yakınımızdan gelmediğini biliriz, çünkü yakınımızdakilerin hiçbiri ağzını oynatmıyordur; ama çok uzakta bile olsa o sesi duymakta zorlanmaz, fikirlerine maruz kalmaktan kendimizi alıkoyamayız. Bu sesin bir bedene sahip olmayışından olacak ki, oldukça da dikkate alırız. O sesin söyledikleri çevremizdekilere oranla daha ilahi ve önemli bir havaya bürünür. Adeta bilirkişi olmasını sağlar elle tutulur olmayışı. Esprileri daha komik, yorumları daha yerinde, önerileri daha doğrudur bu sesin, alışageldiğimiz insanoğluna kıyasla…
Peki bu durumda iç ses nedir?
Kendinizi bir otobüs yolculuğunda, pencere kenarına oturmuş, gece şehirlerarasında ilerlerken hayal edin. Otobüsün içindeki hafif aydınlatma, dışarının karanlığını alt eder ve siz dışarda olup biteni göremezken kendinizden bir tane daha ile karşılıklı oturuyormuş gibi görmeye başlarsınız. Karşınızda oturan sizi andırır, büyük benzerlikler vardır ama tam olarak aynınız da değildir. Bazı anlarda rahatsız olduğunuz detayları bulanıklaştırdığı için gözünüze daha güzel görünen, bazı anlarda ise renginizi soluklaştırdığı için beğenemediğiniz bir siz daha…
Sizi bilmem ama benim en önemli kararlarımı verdiğim, en derin düşündüğüm yerlerden biridir bu otobüs yolculukları. Öyle güzel konsantre olurum, öyle kendimle baş başa kalırım ki kalabalık içinde, kendimle sohbetim saatler sürer ama zamanın nasıl geçtiğini bile anlamam. İşte o sorularımda katkısı olan, cevaplara yorumlar yapan, tıpkı dış ses gibi nereden geldiğini bilemediğim ve belki de bunun için daha fazla ciddiye aldığım sesin sahibi; tamda camda karşıma geçmiş kurulmuş benzerimdir. Diğer zamanların aksine otobüs yolculukları iç sesimle yüz yüze konuşabildiğimiz nadir anlardır anlayacağınız.
Elbette dış seste olduğu gibi, onun da çok keskin fikirleri vardır, kendinden o kadar emindir ki bazen siz kendinizden şüphe etmeye başlarsınız. Çoğu zaman çevrenizde size haykıranların sözcüklerini bile alt etmeye fısıltıları yeter. Öyle bir gücü vardır ki üzerinizde, kararlarınızı temelinden etkiler. Atacağınız adımı atamaz, atmayacağınızı atmak zorunda kalmış bulursunuz kendinizi. Bazen sizi acıta acıta, ağlata ağlata durmaksızın eleştirir, bazen de olmadık hayallerde sizi coşturur, destekler. Bazen ise kendinizle gurur duymanızı sağlayacak, hayatınızı kurtaracak, mutluluğunuzu garantileyecek fikirler bahşeder size.
O zaman bir soru daha; iç sesin bu değişkenliği neye bağlı? Hangi söylediklerine güvenelim, nasıl eleyelim?
Tekrar otobüsteki koltuklarda yerimizi alalım lütfen… Ve tekrar bakalım o yansımaya. Kime benziyor o yansıma. Hiç şüphesiz size ilk başta ama daha dikkatli bakın. Başka kime benzetiyorsunuz o kişiyi? Gözlerini annenizden almış olabilir mi? Saçlarını babanızdan? O gülümsemesi aynı anneanneniz mi? Duruşu amcanız? Kalem tutuşu ilkokul öğretmeniniz, başını ellerinin arasına alışı ilk sevgiliniz mi yoksa? Yani bu ses sizi yetiştiren, sizde iz bırakmış kişilerin, sizde iz bırakmış anılarından parçalar taşıyor olabilir mi?
Siz ona “yeni işe geçmek mi, olduğum yerde devam mı?” diye sorduğunuzda; sizin yolunuzu kesen veya gerçek dışı hayallere kapılmanıza neden olan cevaplar, bu kişilerin benzer konulardaki fikirlerine, size önerdiklerine benziyor olabilir mi? “Eşimden ayrılmalı mıyım, yürütmeye mi çalışmalıyım?” derken, onların size “doğrusu budur!” diye anlattıklarına benziyor mu iç sesinizin size vurguladığı? “Ben yeterince iyi miyim?” sorusu yankılandığında içinizde; bu soruya, bu kişilerden önceden aldığınız yanıtlara, onların size davranışından çıkardığınız sonuçlara benzer bir kalıpla geri dönüşler almış olabilir misiniz?
Cevap; muhtemelen “Evet” olacaktır. O zaman yapacağımız tek şey, o sese iyice kulak kabartmak. Bu sefer dediklerini uygulamak için değil, sesin kime ait olduğunu ayırt edebilmek için… Gördüğünüz yansımanın sizi olduğunuzdan güzel göstermesine göğüs gere gere kulak kabartmak… İç sesinizdeki pürüzleri elemenin, ona koşulsuz güvenebilmenin, onun sizi yükseğe ve ileriye götürmesine izin vermenin sırrı bu işte… Otobüsün camı yerine kendinizi aynada görebilmek…
KİŞİSEL GELİŞİM EĞİTMENİ
CEREN YILMAZ
Aşağıdaki formu doldurarak bizimle kolayca iletişime geçebilirsiniz.